Boğulduk!

Mühendisliğin çeşitli yönlerini öne çıkaran belki de onlarca tanımı vardır. Bunlardan bazıları mühendisliği doğaya hükmetmenin bir aracı olarak tanımlar. Önüne gelen her şeyi yıkabilecek güçte nehirlerden enerji üreterek onlardan faydalanabildiğimizi düşündüğümüzde bu tür bir tanımda doğruluk payı var gibi görünüyor. Tabii ki, ben bu hükmedişi, yıkıcı ve tüketici bir tahakküm olarak değil aksine insan yaşamını merkeze alarak, doğayı anlayan ve onunla uyum içerisinde çözümler sunan bir tasarım ve üretim süreci olarak yorumluyorum.

Ne var ki, özellikle içinde bulunduğumuz bu çağda, tüm insanlık için sürdürülebilir bir refahın ön koşulu olarak gördüğüm bu yaklaşımın özellikle ülkemizde yeteri kadar anlaşıldığını ve benimsendiğini düşünmüyorum.

Bizler bunu anlamamanın cezasını; maden kazalarında, depremlerde, sellerde, trafik ve iş kazalarında, gıda ve diğer kimyasal zehirlenmelerde birer birer ölerek ödüyoruz. Eğer biraz daha şanslıysak; iyi tasarlanmamış fabrika bacalarının saçtığı zehirleri soluyarak, zehirden beter gıdaları tüketerek ve plansız bir kentin eziyetini çekerek yaşıyoruz. Öyle görünüyor ki tüm bu olumsuzlukları kanıksamış durumdayız.

Bilime ve onun ürettiği bilgiyi pratik alanda kullanan mühendislik disiplinlerine biraz uzak duruyoruz. Tabi bu “uzak duruş” un; bir mevki sahibine şirin ve pozitif görünmekten, doymak bilmeyen bir rant açlığını tatmin etmeye, belki de her şeyi biliyormuş gibi görünmeye olan düşkünlüğümüze kadar çeşitli tezahürleri var. Kısacası herkesin; aklın, bilimin ve mühendisliğin işaret ettiği gerçekleri görmemek ve ifade etmemek için kendine göre makul sebepleri ve kısa vadeli çıkarları var. Elbette bu sebepler üzerinde uzun uzadıya düşünmek gerekir, fakat yıllar önce değerli bir hocamızın biraz serzenişte bulunarak söylediği sözler olup bitenleri kısaca açıklıyor:

"Çocuklar fiziğin ve mühendisliğin kanunlarını tersine çevirecek tek şey ekonominin kanunlarıdır." 

Bu sözleri söyleyen hocamız elbette doğrusunun bu olmadığını düşünüyordu. Doğrusu aradan geçen yıllara rağmen hocamız hala haklı görünüyor. Fakat her şeye rağmen, inanıyorum ki bu hesap da tüm yanlış hesaplar gibi geri dönecektir. Birkaç formül, algoritma ve hesap cetveline sıkıştırılmış mühendislik mesleğini icra eden meslektaşlarımız; ayrıca sahip olmaları gereken dil, mantık, etik, felsefe, tasarım gibi kavramları yeniden ve gerçekten keşfederek hem ülkemiz hem de insanlık için daha yüksek ve sürdürülebilir bir refahın öncülüğünü yapacaktır. 

Bu yaklaşımı toplumun tüm kesimleri ve ekonominin tüm aktörleri anlamadığı takdirde;  insanlarımız huzur ve güvenle kullanmaları gereken yapılarda ve araçlarda, mühendislerimiz ise hapsedildikleri bu dar teknik alanda boğulacaktır. Nihayet, ekonomimiz de bu kısa vadeli çerçeve içerisinde yıllardır olduğu gibi yerinde sayacak ve hiçbirimiz için refah üretmeyecektir.